Statükoya Bağlılık...


Statüko...
Kelime anlamı “süren durum”.

Türkiye’de şirketlerin çoğu statükocu yöneticiler kalabalığı. Bu zihniyetin en belirgin özellikleri değişime karşı kuvvetli bir direnç, her türlü yeniliğe karşı çıkma ve eski köye yeni adet getirmeme.

Statükocu bir yönetim anlayışı içinde bireylerin uygulayacağı iki temel yaklaşım biçimi var. Ya statükoyla mücadele edecekler ya da statükoya boyun eğip herkesin sizden istediği gibi oyunu kurallarına göre oynayacaklar.

Statükoya karşı koymanın riskleri; grup dışına itilme, işten çıkarılma, devamlı suçlanma, insanların sürekli bir açığınızı araması, başarısız olma olasılığınızın hemen hemen sıfırlanması gibi olabilir.

Statükoya teslimiyet ise beraberinde rahat bir iş ortamı, iyi ilişkiler, bizim iyi oğlan tarzı sevgi ifadeleri almak gibi sonuçlar doğurur. Ama en risklisi sizi kendiniz olmaktan çıkartır ki, işte dönüm noktası burası. ( Pek tabii kendi olma durumundan çıkma riskiyle karşı karşıya kalanlar bahsettiğim biraz aykırı tipler, yoksa çok fazla genç insanın da statükoculuk konusunda üstlerinden aşağı kalır tarafları yok ).

Kendimiz mi olacağız başkası mı? Birçok ortamda yukarıda saydığım kendimiz olma durumunun getirdiği risklerle nasıl başa çıkacağız? Burada belki de en iyi yaklaşım işimizi ya da kafamızda tasarladığımız yenilikleri rasyonel, anlaşılabilir ve faydaları ortaya koyabilir şekilde tasarlayarak kimsenin ağzını açamamasını sağlamak. Bunun zorlukları var tabii ki, zira her toplantıda birbirini yiyen insan toplulukları sizi de mutlaka eleştirecek şeyler bulacaklardır. Kimsenin demeyelim ama çok fazla insanın yaptıklarınız ya da düşündükleriniz gerçekten çok güzel tarzında destekleyici tavırlarını ya da olumlu eleştirilerini beklemeyin derim. Çünkü en kolay şey eleştirmektir ve bizde iş yapmaya hiçbir zaman yeltenmeyenler eleştirme işine sıra geldiğinde en ön safları yine kimseye bırakmazlar.

Geçenlerde bir yazı okumuştum. Amerikalı iki psikoloji profesörünün yaptığı araştırmaya göre iş yerlerinde fazla sesi çıkan, yaptıkları küçük şeyleri çok fazla abartmayı becerebilen insanlar, çok iş yapan ama günümüz tabiriyle kendini iyi pazarlayamayan insanların gerisinde kalıyorlarmış. Demek ki bazı şeyler sadece ülkemize has değil.

0 comments: