Teknosa Deneyimi


Önceki iş deneyimim sebebi ile zaman zaman alışverişe gittiğimde mağazaları genel tertip düzen itibari ile inceler, satış elemanlarının müşteri ile ilişkilerini gözlemlerim. Bu bir yerde benim hala yapmaktan büyük zevk aldığım bir iştir.

Yine böyle bir alışverişe çıktığım bugün. HP laptop alırken yanında hediye olarak Microbox marka bir harici harddisk vermişlerdi. Bu harddiski daha aldığım gün maceram başlamıştı. Bununla ilgili de hatta bir yazı yazmıştım. (bkz.)Bu harddisk yakın zamanlarda bozuldu. Daha doğrusu bilgisayara bağladığımda görmüyor. Muhtemelen kablosunda ya da girişinde sorun vardır diye düşünüyordum. Yaklaşık bir ay önce Carrefour İçerenköy Teknosa mağazasına gittim problemi anlattım. Servise almaları için fatura gerektiğini faturasız olarak gönderdiklerinde ürünün tamir edilmeden geri gelebileceğini söyleyip, arşivden faturamı istediler. Fatura geldikten sonra da beni arayacaklarını ve bundan sonra benim ürünü getirebileceğimi söylemişlerdi (Faturamı kaybetmiştim. )

Aradan bir ay geçmesine rağmen ne arayan var ne soran... En son bugün tekrar mağazaya gittim. Teknoasistanlardan Filiz Közük'e problemimi anlattım. Yakından ilgilenen Filiz Hanım, e-mail olarak istenmiş olsa da bazen sürecin uzayabileceğini açıkladıktan sonra faturamı aramaya başladı. Beş dakika sonra fatura elinde geri geldi. Faturamın geldiğini ama arşive alındığı için gözden kaçtığını belirtti. Sonrasında ben harddiskimin formatlanmadan tamir edilip edilemeyeceğini sordum ve problemin bence kabloda olduğunu söyledim. Bunun üzerine Filiz Hanım, depoya gidip bana harddiskim için uygun bir kablo getirip onu denedi ve harddiskim çalıştı. Buna o kadar sevinmiştim ki tarifini yapamam. Sonrasında eski kablomu ve yeni kabloyu bana vererek mağazadan mutlu olarak ayrılmamı sağladı.

Teknosa'yı pek çok elektronik ihtiyacımda tercih ediyorum ve şuana kadar da mutsuz olmadım. Yaşanılan deneyimler çok önemlidir ve tercihlerin/alışkanlıkların değişmesi genelde de bu deneyimlere bağlıdır... Türkiye'ye son yıllarda bir çok elektronik mağazalar zinciri girmesine rağmen sadece fiyat farkı sebebiyle hala tercihim değişmiyor. İnsanlar bir yerden sonra fiyattan ziyade hizmet kalitesi de arıyor.

Akademik Spam

İlginç bir zamanda yaşıyoruz... Bilgiye ulaşmak artık eskiye nazaran çok daha ucuz, kolay ve de mümkün. Tek bir sıkıntı var ki elde ettiğimiz bilginin doğruluğundan çoğu zaman emin olmak pek mümkün olmuyor... Bilgiye bu kadar kolay erişiyor olmak bir yerde bilginin kirlenmesine de yol açıyor..

Bugün ilginç bir e-mail aldım. Aşağıya aynen kopyalıyorum


"Dear Uyar Galip,

I am writing on behalf of an international publishing house, Lambert Academic Publishing.

In the course of a research on the Marmara University, I came across a reference to your thesis on "Effects relationship management on employee satisfaction: an empirical study on banking sector".
We are an international publisher whose aim is to make academic research available to a wider audience.
LAP would be especially interested in publishing your dissertation in the form of a printed book.

Your reply including an e-mail address to which I can send an e-mail with further information in an attachment
will be greatly appreciated.

I am looking forward to hearing from you.
Kind regards,
Valentin Ciumacenco
Acquisition Editor

LAP LAMBERT Academic Publishing AG & Co. KG
Saarbrücken
Dudweiler Landstraße 99, 66123 Saarbrücken Germany

Fon +49 681 3720-310
Fax +49 681 3720-3109

v.ciumacenco@lappublishing.com / www.lappublishing.com

Handelsregister Amtsgericht Saarbrücken HRA 10752
Partner with unlimited liability:
VDM Verwaltung Aktiengesellschaft

Board of Directors: Dr. Wolfgang Müller (CEO), Christoph Schulligen, Jürgen Gerber, Esther von Krosigk

Supervisory Board: Prof. Dr. Johannes G. Bischoff (Chairman), RA Thomas Bischoff, RA André Gottschalk"

Özetle diyor ki e-mail: Sizin tezinizi gördük beğendik ve bunu kitap yapmak istiyoruz. İlgileniyorsanız lütfen bize yazın size ayrıntılı bilgi gönderelim.

Ne yalan diyeyim ilk başta biraz heyecanlandım... Şaka mı acaba diye bile düşündüm. E-mailde yer alan siteye girdim biraz bakındım, bana normal bir site gibi geldi.. Biraz kurcalayınca siteyi hafiften bir şüphelendim...

Sonra bu da yeni bir spam herhalde düşüncesine kapıldım ve üzerine düşmedim. Akşam eve gidince aklıma geldi ve Google'da kısa bir arama yaptıktan sonra gördüm kü bu maili alan ilk kişi değilim.. Binlerce kişi aynı maili farklı isimlerden almış... Onlarca blog yazısı gördüm bu konu üzerine yazılmış... Spamciler işi ne kadar ilerletmiş, hayran oldum :)

Adamlar bu tezler basacak, Amazon.com üzerinden satacak, bizim emeklerimiz, çalışmalarımız üzerinden üç beş kuruş kazanacaklar.. Üç beş kuruş diyorum sonuçta bu bir tez ve sanmıyorum ki "Bestseller" olsun. Kaldı ki isteyen zaten tezime ulaşabilir kim neden kitap olarak alsın... Bilemedim... ama ilginç işte adamlar şanslarını denemek istemişler sanırım...






SWOT Analizi Örneği - Wal Mart


Wal-Mart Stores, Inc. 31 Ocak 2010 tarihinde bir önceki mali yıla ait 401 milyar dolara ulaşan satışlarıyla ve 13.4 milyar dolar net karıyla dünyanın en büyük perakende magazalar zinciridir.

Dünya çapında 1.6 milyon kişinin çalıştığı firmanın 3615 adet mağazası vardır ve bunların 1600 ünden fazlası A.B.D. sınırları içindedir. Wal-Mart yönetimi 2010 yılı içerisinde 700 yeni mağaza açmayı planlamaktadır.

Güçlü Yönler:

*Wal-Mart perakende sektöründe güçlü bir marka olmanın yanı sıra çok geniş bir ürün yelpazesini tek bir mağaza çatısı altında müşterilerine sunma kapasitesine ve gücüne sahiptir. Sektöründe çok önemli bir prestije ve marka değerine sahiptir.

*Wal-Mart son yıllarda oldukça büyüdü ve global genişleme tecrübesi kazandı. Örnek olarak İngiltere kökenli ASDA yı bünyesine katmasını gösterebiliriz.

*Firma kendi bünyesinde çok önemli ve değerli yeteneklere sahip buna örnek olarak uluslararası lojistik sistemini destekleyen bilgi teknolojilerini gösterebiliriz.Bu sistem sayesinde her bir ürünün ülkeler hatta mağazalar bazında satış performanslarını inceleme imkanına sahip oluyorlar. Bilgi teknolojileri aynı zamanda Wal-Mart’ ın etkili tedarik sistemini de destekliyor.

*İnsan kaynakları yönetiminde ve geliştirilmesinde odaklanılmış bir strateji mevcuttur. Çalışanları Wal-Mart’ın işi için kilit noktadır ve firma çalışanlarını eğitmek ve bu eğitimin sürekliliğini sağlamak için önemli rakamlara ulaşan para ve zaman harcamaktadır.

Zayıf Yönler:

*Wal-Mart dünyanın en büyük bakkal tarzı perakendecisi ve sektörün kontrolünü elinde bulunduruyor. Bilgi Teknolojilerinin avantajına rağmen çok büyük kontrol alanından dolayı bazı alanlarda zayıf kalabilir.

*Wal-Mart bir çok sektörde çok çeşitli ürün sattığı için sadece belirli ürünlere odaklanmış rakiplerinin sahip olduğu esnekliğe sahip olmayabilir.

*Firma uluslararası piyasada iş yapmasına rağmen çok az sayıda ülke sınırları içinde mağazaları bulunmaktadır. A.B.D. dışında 14 ülkede operasyonlarını sürdürmektedir. İngilteredeki ve Japonyadaki mağazaları Amerika kıtası dışındaki merkezleridir.

Fırsatlar:

*Avrupa ve Çin gibi daha spesifik pazarlara bu pazarlarda hali hazırda aktif olan global perakendecileri devralmak, birleşmek ve stratejik anlaşmalar yaparak odaklanabilirler.

*Wal-Mart mağazaları şu anda çok az sayıda ülkede faaliyet göstermekte bu da önlerine Çin ve Hindistan gibi önemli nüfusa sahip ülkelerde faaliyete geçerek pazarlarını büyütebilme fırsatını sunuyor.

*Yeni lokasyonlar ve mağaza tipleri Wal-Mart’a pazarını geliştirmesi için yeni fırsatlar sunmaktadır. Devasa süper merkezlerden, lokal ve alış veriş merkezi tarzı mekanlara yönlenmişlerdir.

*Wal-Mart’ın büyük, süper mağazalarla devam etmek olan hali hazırdaki stratejisi için fırsatlar bulunmaktadır.

Tehditler:

* Bir numara olmak lokal ve global rekabetin hedefi olmayı yanında getirir. Bir numarada tutunmak bir numara olmaktan daha zordur.

*Global bir perakendeci olmak iş yaptığınız ülkelerde politik problemlerde karşı karşıya kalma riskini taşır. Bu tür politik problemleri aşmak çoğu zaman zordur ve yıpratıcıdır.

*Tüketim mallarının fiyatları düşen üretim maliyetleri nedeniyle bir düşüş trendi içine girmiştir. Üretim maliyetlerinin düşüş sebebi ise firmaların üretimlerini daha düşük maliyete sağlayabilecekleri ülkelere kaydırmalırıdır. Bu süreç sonucu fiyatlarda oluşan rekabet bazı ürün gruplarında ciddi fiyat düşüşlerine dolayısıyla gelir kaybına neden olmaktadır. Aşırı fiyat rekabeti her firma için olduğu gibi Wal-Mart gibi her zaman en ucuz fiyatları garanti eden bir firma için de önemli bir tehdittir.

SWOT Analizi Örneği - Starbucks


1971 yılında ingilizce öğretmeni Jerry Baldwin, tarih öğretmeni Zev Siegel ve yazar Gordon Bowker tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nin Seattle eyaletinde kurulan Starbucks, 2009 yılı sonunda 10 milyar dolara yaklaşan cirosuyla ve 16,635 lokasyonuyla sektörünün en büyük şirketidir.

2007 yılı içerisinde 2,571 yeni mağaza açarak %20 lik bir genişleme gösteren şirket 2008 yılı içerisinde de 1,669 mağaza daha açarak dünya çapında 16,680 mağazaya ulaşmıştır. 2009 yılı içerisinde global kriz nedeniyle 45 şubesini kapatmak zorunda kalan şirketin 2009 yıl sonu toplam mağaza sayısı 16,635 olarak belirtilmiştir.

Kuzey Amerika dışında ilk lokasyonunu 1996 yılında Tokyo’da açan şirketin 1998 yılında girdiği İngiltere pazarında kasım 2005 itibariyle Londra’da bulunan Starbucks sayısı Manhattan’ı geçmiştir.

Türkiye’de Starbucks’ın temsil hakları Shaya A.Ş. ye aittir. Starbucks Coffee tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bayilik sistemiyle çalışmamaktadır. Tüm mağazalar Shaya merkez yönetimi tarafından açılmakta, işletilmekte ve denetlenmektedir.Ülkemizde hali hazırda Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, İstanbul,İzmir, Kocaeli ve Mersin'de toplam 128 şubesi (İstanbul 79, Ankara 21, İzmir 8, Bursa 5,Antalya 5, Adana 3, Aydın 2, Balıkesir 2, Kocaeli 2 ve Mersin 1) bulunan Starbucks’ın örnek bir SWOT analizini aşağıda bulabilirsiniz.

Güçlü Yönler

* Starbucks 2009 yılı sonunda 9,8 milyar dolar satış performansı ve 391 milyon dolarlık net karıyla son derece karlı ve güçlü bir şirkettir.

* Dünya çapında 38 farklı ülkede 16,635 farklı noktada müşterilerine kaliteli ürünler ve hizmet sunarak iyi vakit geçirmelerini amaç edinmiş şirketin güçlü ve pozitif bir marka imajı vardır.

* Fortune Dergisi’ nin çalışılabilecek en iyi 100 şirket araştırmasında 16. sırada yer alan şirket çalışan memnuniyetine önem vermektedir.(2007)

* Şirket etik değerlere son derece önem vermektedir. Şirketin misyonunda işinin her yönünde çevresel liderlik rolünü üstlenmeyi vaat eden tanımlar bulunmaktadır.

Zayıf Yönler

* Starbucks’ın dünya çapında yeni ürün geliştirme ve yaratıcılığa dayalı bir ünü vardır. Şirket her ne kadar Arge’ye yoğun yatırım yapsa da yenilikçiliğinin zamanla duraksamasına karşı savunmasızdır.

* Firmanın direk kendisinin yönettiği 7,102 şubesinin 5,668 i ABD sınırları içindeyken 1,434 tanesi diğer ülke sınırları içinde yer almaktadır. 5,338 ortaklık şubesinin ise 3,168 tanesi ABD de 2,170 tanesi diğer ülkelerdedir. Bu da Starbucks’ın 3/4 ünün ABD’de de faaliyet gösterdiğini diğer ülkelerde zayıf kaldığını göstermektedir.

* Firma kahve çekirdeği perakendeciliğindeki rekabet avantajına bağlıdır ve bu onları zamanla ihtiyaca bağlı olarak ortaya çıkabilecek başka sektörlere doğru farklılaşmalarını yavaşlatacaktır.


Fırsatlar

* Starbucks fırsatları değerlendirme konusunda son derece hızlı ve başarılı bir şirkettir.

* 2004 yılında Hewlett-Packard işbirliğiyle Santa Monica’da müşterilerinin kendi müzik cd lerini oluşturabilecekleri cd yakım servisine başlamışlardır.

* Bazı şubelerinde kahvaltı için hem soğuk hem de sıcak sandviç sunulmaktadır.

* Daha önce bir zayıflık olarak bahsettiğimiz ABD ağırlıklı şubeleşmesini global çapta genişletebilmek için önünde çok önemli fırsatlar ve büyük bir pazar bulunmaktadır. Bunu kısmen de olsa İngiltere pazarında başarmışlardır; ancak pazarın büyüklüğü düşünülürse pastadaki dilimlerini genişletebilmeleri için doğru açılımlar yapabilirler.

Tehditler

* Kahve sektörünün büyüyüp büyümeyeceği, veya yerinde saymayacağı veyahut kahvenin yerine bambaşka ürünlerin almayacağını kimse bilemeyeceği için bu risk her zaman vardır. Fakat trend itibariyle düşünürsek böyle bir tehdit yazmaya da biliriz.

* Kahve ve süt ürünlerindeki maliyet artışları Starbucks’a ek maliyet olarak yansıyacağı için satışların düşmesine veya daha az kar elde etmeye yolabilir.

* Starbucks’ın kurulduğu tarihten bu güne kadar sektöründe elde ettiği başarı ve kazanç müteşebbisleri bu alana doğru yöneltmiş ve pazara bir çok rakip girmiştir. Giderek kızışan rekabet her firma için olduğu gibi Starbucks için de önemli bir tehdittir.


Kaynak: Soruman

SWOT Analizi Nedir, Nasıl Yapılır?


SWOT analizi incelenen kurumun, tekniğin, sürecin, durumun veya kişinin güçlü (Strenghts) ve zayıf (Weaknesses) yönlerini belirlemekte ve dış çevreden kaynaklanan fırsat (Opportunities) ve tehditleri (Threats) saptamakta kullanılan bir tekniktir.

SWOT Analizinde amacımız; iç ve dış etkenleri dikkate alarak, varolan güçlü yönlerimizden ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanacak, tehditlerin ve zayıf yanlarımızın etkisini en aza indirecek plan ve stratejiler geliştirmektir.

SWOT analizi, sadece güçlü olduğumuz ve büyük fırsatların yattığı alanlara odaklanmamızı sağlamakla kalmayıp zayıf olduğumuz ve gelecekte bizi bekleyen tehditleri de görmemize yardımcı olur.

Başka bir deyişle SWOT Analizi:
*Çevresel faktörlerin incelenmesi ve
*Fırsatların araştırılması
*Tehditlerin anlaşılması
*Kuvvetli yönlerinizin tesbiti
*Zayıf yönlerinizin itiraf edilmesini kapsayan bir yöntemdir.

SWOT Analizinin iş dünyasında genel olarak uygulandığı durumları şu şekilde sıralayabiliriz:

>Yeni bir pazara girerken pazarın yapısının çözümlenmesinde
>Stratejik bir plan geliştirilmesi aşamasında
>İş süreçlerinin geliştirmesinde
>Sorun tanımlama ve çözüm oluşturulması aşamalarında
>İnsan kaynakları geliştirilmesinde ve performans yönetiminde
>Nicel verilerin yetersiz, bilgilerin kişilerin belleklerinde olduğu durumların analizinde

Güçlü Yönlerin Saptanmasında

*Üstün noktalarım nelerdir ?
*Neleri iyi yaparım ?
*Başkaları, güçlü yanlarım olarak neleri görmekteler ?
*Hangi tür işleri daha iyi yapıyorum?

Zayıf Yönlerin Saptanmasında

*Neleri kötü yapıyorum ?
*Neleri iyileştirmeye gereksinimim var ?
*Başkaları hangi konularda benden daha iyiler ?
*Başkalarının gözüyle ne gibi zayıflıklarım var ?

Fırsatların Saptanmasında

*Çevremde ne gibi ilginç gelişmeler yaşanıyor, neler olup bitiyor ?
*Önümde duran fırsatlar neler?

~Fırsat yaratan kaynaklar nelerdir ?

–Teknoloji ve pazarda oluşan değişimler
–Hükümet politikalarındaki değişiklikler
–Sosyo-kültürel yapıdaki değişimler
–Yerel olaylar

Tehditlerin Saptanmasında

*Önümde ne gibi engeller var ?
*Rakiplerim ne durumdalar ?
*İş, ürün veya hizmet standartlarında her hangi bir değişim söz konusu mu ?
*Değişen teknoloji her hangi bir şekilde beni tehdit ediyor mu ?
*Finansal sorunlarım var mı, yoksa hangi durumlarda çıkabilir?

gibi genel soruları kendimize yöneltmeliyiz ve tamamen gerçekçi olmalıyız.

Kişisel SWOT analizimizi yapabileğimiz gibi kurumlarda da beyin fırtınası yöntemleriyle SWOT analizi yogun olarak yapılmaktadır. Özellikle iş görüşmelerinde “Kendinizi kısaca anlatın, güçlü yönleriniz nelerdir?” şeklinde sorularla karşılaşma olasılığınız yüksektir.

SWOT analizi sonucunda:
*Güçlü yönlerimizi fırsatlardan yararlanacak şekilde kullanabiliriz.
*Zayıf yönlerimizin farkına vararak onları güçlü yönlere dönüştürecek stratejiler geliştirebiliriz.
*Çevremizdeki tehditleri güçlü yanlarımız ile bütünleştirilebilecek fırsatlara dönüştürebiliriz.

Kaynak: Soruman

Çiçek Sepeti'nden Sevgiliye Çiçek Gönder(EME)me

Evet başlıktan da anlaşılacağı üzere 14 Şubat'ta sevgilisinden uzakta olan ben daha önce bir kaç kez kullandığım Çiçek Sepeti'nden çiçek göndermeye karar verdim... Daha önce göndermiştim yine göndereyim gibi son derece saf bir düşünce içinde idim...

Bugün yani çiceğin teslim edileceği tarihte bir numara arıyor beni cep telefonumdan...

-İyi günler bir çiçek siparişiniz var.. Ancak ben adresi bulamadım
+Neden ki? Daha önce yolladım... Adres elinizde var değil mi ? Söyler misiniz adresi ?
-Aaa evet evet adres var. Daha önce yollamışsanız biz götürmüşüzdür. Ama burası biraz büyük bir mahalle..Adres ............................... değil mi ? Alıcının telefonu olmadığından arayıp öğrenemedim

+Evet adres aynen o..Artı orası o kadar büyük bir mahalle de değil.. Size alıcının telefonunu neden vereyim ki zaten ? Ben süpriz yapmak istiyorum.. Size şimdi onun telefonunu versem ne anlamı kaldı ki.. O mahallede kime sorarsanız sorun size adresi göstereceklerdir.
-Peki teşekkürler.. Ben bulurum o zaman adresi..
+Beni haberdar eder misiniz ? Şimdi şüpheye düştüm teslimat konusunda
-Tabi tabi haber veririm...

Böyle bir konuşmanın ardından aklıma düştü bir kurt zaten... Aradan bir saat geçti aradım bewni arayan numarayı.. Telefon kapalı... Bu beni iyice huzursuz etti...Akşama dogru tekrar aradım yine kapalı yine kapalı.. Sonra kız arkadaşımla konuştum ve öğrendim ki çiçek teslim edilmemiş. Orada ufak çaplı bir sinir krizinden sonra sarıldım internete... Neydi bu adamların telefonu e-maili diye... Çiçeksepetinin sitesinde "canlı destek" !!! diye birşey var.. Bu canlı nasıl bir canlı ise... O canlımıdır makine midir artık her ne ise aramızda onunla da şöyle bir diyalog geçti...

Operatöre aktarılırken lütfen bekleyiniz. Yaklaşık 22 saniye içerisinde görüşmeniz başlayacaktır.

'Yunus' ile görüşmeniz başladı.

Yunus: Merhaba,

siz: merhaba

Yunus: Nasıl yardımcı olabilirim ?

siz: 541862 numaralı siparişim bugun teslim edilmesi gerekiyordu

siz: öğleden sonra biri arayıp adresi sordu bana

siz: dedim adres elinizde yok mu daha once gonderdim ben buraya çicek

siz: adresi söyledi bana

siz: evet orası dedim

siz: bu konuşmamız saat 2 civarında gerçekleşti

siz: arayan kişi tamam ben bulurum adresi deyip kapattı telefonu

siz: ama içime kuşku düştü

siz: bir iki saat sonra aradım numarayı

siz: telefon kapalı

siz: hala da kapalı

siz: ve çiceğim teslim edilmemiş....

siz: son derece mutsuz ve de sinirliyim

siz: orada birileri bu yazıyı okuyor mu yaa ????

Yunus: Siparişinizin teslimatı en geç saat 19:00 'a kadar yapılacaktır.

siz: iyi de beni arayan eleman saat 2 gibi aradı

siz: ne yani...aradı bulamadı geri dondü şimdi tekrar mı gidecek....

siz: bütün süpriz bozuldu zaten... saçma sapan bir hal aldı...

Yunus: 12 ile 14 şubat tarihleri arasında saat belirtememekteyiz siparişinizin teslimatı 19:00 'a kadar yapılacaktır.

siz: bu saatten sonra teslim edilse nolur...

siz: saat 18.50 bu arada

siz: 10 dakika içinde teslim edilmezse ne olacak ??

Görüşmeniz beklenmedik şekilde sona ermiştir.

Bu Yunus isimle canlı cansız arkadaş sanırım serin sulara dalıverdi beni unuttu... Bu sefer sarıldım telefona... Telefonda 5 dakika sonra bekledikten sonra en nihayetinde birine ulaşabildim.. Demek ki canlı olan birileri de varmış burada...

O arkadaşa da son derece sinirli bir şekilde derdimi ve şikayetimi anlattım... ve tabi anlatmakla kaldım.... Saat 7 de teslim edilecek en geç denilen çiçek saat 7yi geçerken de teslim edilmemişt... Telefonda konuştuğum arkadaş bana bir e-mail adresi verdi...

Hani olur da siz de bir hata edip Çiçek Sepeti'nden çicek yollar sonra da akıbeti hakkında bilgi almak istersiniz.. İşte o zaman cicekbilgi@ciceksepeti.com adresine mail atabilirsiniz... E buradan bir sonuç çıkar mı bilmiyorum... Ben birazdan atıyorum bakalım ne olacak...

Hoş ne olsa şu saatten sonra ne anlamı kaldı ki.. Benim çiceğim zamanında teslim edilmedi, süprizim bozuldu..Artı bir de boşu boşuna sinir krizine girdim...

Bu işler bu kadar basit olmamalı... Efendim yoğunduk bugün o yüzden zamanında teslim edemedik özür dileriz demek çözüm değil.. Bana böyle döneceklerse hiç dönmesinler daha iyi... Eğer bir işe girmişseniz, ticaret yapıyorsanız, bu işten ekmek yiyorsanız müşterilerinizi memnun edeceksiniz... 14 Şubatın yoğun geçeceği su götürmez bir gerçek... Bunun için önceden önlem alacaksınız... Ha yok bunları yapamıyorsanız da biz bu işi yapıyoruz demeyeceksiniz...

Bu arada herkesin 14 Şubat Sevgililer Günü de kutlu mutlu olsun...

Bayat Ekmek

Bu yazı esasında ne zamandır aklımın bir kıyısında köşesinde kalmıştı... Bir türlü yazma fırsatı bulamamıştım... Çektiğim fotoğrafları arşivlerken birden o gün çektiğim fotoğraf blogun başına geçmeme sebep oldu..

Evet resimde poşet içinde gördükleriniz ekmek ama bu ekmeklerin bir farkı var... Bu ekmekler iki günlük ekmekler.. Yani bayat ekmekler..

Bayramda memleketime gitmiştim... Akraba ziyaretlerimin birinde ekmek satan dayı ogluna da uğramıştım... Oturduk muhabbet ediyoruz, çay içiyoruz... Arada müşteriler geliyor ekmek veriyor. Derken biri geldi bayat ekmek sordu... Dayıoğlu tezgahın altından verdi bayat ekmekleri. Alan adam gittikten sonra gayet saf bir şekilde sordum: "İnekleri falan mı var abi?" ve aldığım cevapla şekilden şekile girdim. Yerin dibine geçtim: Yok abi evine alıyor... İnsanlar artık bayat ekmek alıyor. Günde 100 normal ekmek satıyorsam bir o kadar da bayat ekmek satıyorum. Normal ekmek 60 kuruş, bayat ekmek 30 kuruş. Adam bir tane normal ekmek fiyatına 2 tane bayat ekmek alıyor. Evde o bayat ekmeği buharla yumuşatıp yiyor..

Evet, aynen böyle yapılıyormuş.. Ah güzel ülkemin güzel insanları ah... Biz bunlardan çok daha iyilerine layık değil miyiz ? Benim ülkemin vatandaşını bu hallere düşürenler bundan hiç utanmıyorlar mı? Tabi ki utanmıyorlar.. Utanmak için insanda ar olması lazım değil mi ? Dilerim ki bu insanlara bunu reva görenler bundan daha beterlerini yaşarlar...

Eskişehir - Haydarpaşa Trenleri


Yüksek Hızlı Tren'in ilk seferini yaptığı 13 Mart 2009 tarihinden bugüne yaklaşık olarak 13 ay geçti. Bu süreç içinde Haydarpaşa - Ankara ve Ankara - Haydarpaşa seferi yapan trenlerde bir takım değişiklikler oldu.

Önceden Ankara - Haydarpaşa hattında karşılıklı seferler yapan Başkent Ekspresi, Boğaziçi Ekspresi ve Cumhuriyet Ekspresi artık Eskişehir - Haydarpaşa hattında karşılıklı sefer yapıyor ve Ankara bağlantısı yüksek hızlı trenle sağlanıyor.

Ayrıca bu trenlere ek olarak Eskişehir - Haydarpaşa hattına takviye olarak Sakarya Ekspresi ve Eskişehir Ekspresi eklendi.

2001 yılından bu yana Eskişehir - İstanbul hattında Buzlu Turizm ve İsmail Ayaz otobüs firmaları ile yolculuk yaparken bir bayram dönüşü 5 saatlik yolu 9 saatte geldiğimden beri tren ilk tercihim oldu.

Bana göre bir yolculukta dikkate alınması gereken 3 nokta var: Bilet Fiyatı, Seyahat Süresi ve Konfor.

Bilet Fiyatlarından başlayalım.

Başkent Ekspresi: 20 TL normal, 32 TL gidiş-dönüş.
Boğaziçi Ekspresi: 15,25 TL normal, 24,50 gidiş-dönüş
Cumhuriyet Ekspresi: 20 TL normal, 32 TL gidiş-dönüş.
Eskişehir Ekspresi: 20 TL normal, 32 TL gidiş-dönüş.
Sakarya Ekpsresi: 20 TL normal, 32 TL gidiş-dönüş.

Buzlu Turizm: 30 TL normal
İsmail Ayaz: 33 TL travego, 35 TL konfor hat

Seyahat Sürelerinden devam edecekler olursak:

Başkent Eskpresi: yaklaşık olarak 4 saat
Boğaziçi Ekspresi: yaklaşık olarak 5 saat
Cumhuriyet Ekspresi: yaklaşık olarak 4 saat
Eskişehir Ekspresi: yaklaşık olarak 4 saat
Sakarya Ekspresi: yaklaşık olarak 4 saat

Buzlu Turizm ve İsmail Ayaz, yol durumuna göre Pamukovada verdikleri 20-25 dakikalık bir mola ile birlikte 5 saat civarında Ataşehir veya Hareme, 6 saat civarında Esenlere ulaşıyorlar.

En son yolculuk konforuna bakarsak:

Tüm trenlerde tekli koltuk ve wireless internet bağlantısı imkanları bulunmakta, ayrıca yemekli vagondan ve sürekli yapılan servislerden yiyecek-içecek ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.

İsmail Ayazın konfor hattında her koltuğun arkasında 8-10 kanaldan dilerseniz televizyon kanallarını ya da 2 kanaldan yayınlanan toplam 4 filmi izleyebilirsiniz.

Tüm bu 3 faktörü göz önünde bulundurduğum zaman daha ucuza, daha erken ve daha konforlu bir yolculuk fırsatı sunan tren seçeneklerini değerlendiriyorum.

Tabi ki bunun da bir handikapı var: Herkes treni tercih ettiği ve trenlerin kapasitesi yaklaşık olarak 360 kişi olduğu için 1 hafta öncesinde sefer açıldığı anda bilet bulup alabilirseniz şanslısınız. Özellikle hafta sonlarında ve resmi tatillerde hem gidişte hem de dönüşte bilet bulabilmek gerçekten zor.

İşte bilet bulamadığınız bu gibi durumlarda ise neredeyse her saat başı sefer yapan otobüslere yöneliyorsunuz.

Sonuçta bir şekilde her zaman olduğu gibi arz-talep dengeleri oluşuyor ve otobüs fiyatları aşağıya inmiyor.

Hangisini seçerseniz seçin yolunuz açık olsun, iyi yolculuklar...

Statükoya Bağlılık...


Statüko...
Kelime anlamı “süren durum”.

Türkiye’de şirketlerin çoğu statükocu yöneticiler kalabalığı. Bu zihniyetin en belirgin özellikleri değişime karşı kuvvetli bir direnç, her türlü yeniliğe karşı çıkma ve eski köye yeni adet getirmeme.

Statükocu bir yönetim anlayışı içinde bireylerin uygulayacağı iki temel yaklaşım biçimi var. Ya statükoyla mücadele edecekler ya da statükoya boyun eğip herkesin sizden istediği gibi oyunu kurallarına göre oynayacaklar.

Statükoya karşı koymanın riskleri; grup dışına itilme, işten çıkarılma, devamlı suçlanma, insanların sürekli bir açığınızı araması, başarısız olma olasılığınızın hemen hemen sıfırlanması gibi olabilir.

Statükoya teslimiyet ise beraberinde rahat bir iş ortamı, iyi ilişkiler, bizim iyi oğlan tarzı sevgi ifadeleri almak gibi sonuçlar doğurur. Ama en risklisi sizi kendiniz olmaktan çıkartır ki, işte dönüm noktası burası. ( Pek tabii kendi olma durumundan çıkma riskiyle karşı karşıya kalanlar bahsettiğim biraz aykırı tipler, yoksa çok fazla genç insanın da statükoculuk konusunda üstlerinden aşağı kalır tarafları yok ).

Kendimiz mi olacağız başkası mı? Birçok ortamda yukarıda saydığım kendimiz olma durumunun getirdiği risklerle nasıl başa çıkacağız? Burada belki de en iyi yaklaşım işimizi ya da kafamızda tasarladığımız yenilikleri rasyonel, anlaşılabilir ve faydaları ortaya koyabilir şekilde tasarlayarak kimsenin ağzını açamamasını sağlamak. Bunun zorlukları var tabii ki, zira her toplantıda birbirini yiyen insan toplulukları sizi de mutlaka eleştirecek şeyler bulacaklardır. Kimsenin demeyelim ama çok fazla insanın yaptıklarınız ya da düşündükleriniz gerçekten çok güzel tarzında destekleyici tavırlarını ya da olumlu eleştirilerini beklemeyin derim. Çünkü en kolay şey eleştirmektir ve bizde iş yapmaya hiçbir zaman yeltenmeyenler eleştirme işine sıra geldiğinde en ön safları yine kimseye bırakmazlar.

Geçenlerde bir yazı okumuştum. Amerikalı iki psikoloji profesörünün yaptığı araştırmaya göre iş yerlerinde fazla sesi çıkan, yaptıkları küçük şeyleri çok fazla abartmayı becerebilen insanlar, çok iş yapan ama günümüz tabiriyle kendini iyi pazarlayamayan insanların gerisinde kalıyorlarmış. Demek ki bazı şeyler sadece ülkemize has değil.

Endüstri Mühendisliği, Küreselleşme ve Biz...


Üniversiteden arkadaşlarla oluşturduğumuz mail grubuna düşen bir mail aramızda bir tartışma başlamasına neden oldu. Konu bir iş ilanıyla alakalıydı ve ilanda “ Fıratpen’in 600 tl maaş ile endüstri mühendisi” arayışında olduğu yazıyordu. Kimileri küreselleşmenin insan öğüten tarafı, kimileri arz-talep ilişkisi, kimileri insafsızlık gibi görüşler belirtti. Ben konuya küreselleşme, insan algısı ve Türkiye gerçeği üzerinden bakmak istiyorum.

Küreselleşme, her geçen gün henüz tam olarak küreselleşmeye adapte olmadığını düşündüğümüz yerleri de bünyesine katmaya devam ederek dünyamızı şekillendiren bir gerçek halini aldı. Buna dur demek mümkün mü? Bence hayır. Zira kabul etsek de etmesek de dünya henüz küreselleşme ve liberal ekonomik düzenin ( serbest piyasa ekonomisi ) yerine koyacak bir başka sistem bulamadı. Bu, en yaşanılası sistemin bu olduğunu mu gösterir? Tabii ki hayır. Ama soğuk savaş sonrası da gösterdi ki, şu an için başka bir alternatif yok. Peki bir taraftan insanları müthiş bir rekabete ve açmaza sürükleyen, bir taraftan zengin ile fakir arasındaki gelir uçurumunun her geçen gün daha fazla açılmasına sebep olan küreselleşme karşısında biz endüstri mühendisleri ne yaparak ayakta kalabiliriz? Aslında bu genel bir soru. Sadece endüstri mühendisleri açısından bakmak doğru olmaz, biz insanlar ne yapmalıyız. İnsanların, şirketlerin ayakta kalmak için yapmaları gerekenler artık eskiye oranla çok daha zor. Günümüzde yapmakta olduğunuz iş ya da çalıştığınız şirketteki konumunuz çok hızlı bir şekilde başkaları tarafından elinizden alınabilir. Ya da siz başkalarının işini ya da piyasasını elinden alırsınız. Serbest piyasa kapitalizmi savunucuları bunun gelişme için tek koşul şart olduğunu, aksi durumda şirketlerin ya da kişilerin statüko algısı içinde kendilerini geliştirmeden durağan kalacaklarını söylüyorlar. Onlara göre gelişmenin tek koşulu sürekli gelişme ve gelişemeyenlerin, hıza ayak uyduramayanların sistem dışına itilmesi. Sanırım ABD merkez bankası eski başkanının “ Yalnız paranoyaklar ayakta kalır” diye bir sözü vardı. Yani her an başkaları tarafından alaşağı edilmekten korkanlar ve bu korkuyla birlikte sürekli kendilerini geliştirenler bu sistemde ayakta kalabilirler.

Kısaca içinde bulunduğumuz dünyanın durumunu ifade ettikten sonra bu sistemin insan algısı, geleneklerimiz, değerlerimiz ve genlerimizden gelen kodlarla uyuşup uyuşmadığına bakmak gerekli sanırım. Kim ne derse desin bu sistem ezilen çok büyük bir çoğunluğun sayısının her geçen gün artmasına sebep oluyor. Bizim gibi batı ile doğu arasında sıkışmış toplumlar kendi genetik kodlarına ve değerlerine çok ters görünen bu sistem karşısında ne yapmalı peki? Her şeyin meta gibi görüldüğü, rekabetin insan ilişkilerini her geçen gün öldürdüğü, arkada kalma korkusunun insanların birbirleriyle bilgi paylaşımını bile engellediği bu düzende nasıl bir tavır takınacağız? Dayanışmaya, insani ilişkilere, almaktan çok vermenin kudsiyetine dayanan bir toplumsal ilişkiler ağı bu düzene nasıl ayak uyduracak. ( Örneğin Türkiye de kriz zamanlarında Arjantin de olduğu gibi yağma vb durumların meydana gelmemesinin önemli nedenlerinden biri olarak aile bağları ve toplumsal ilişkiler gösteriliyor ). Sistemi Avrupalılar ürettiğine ve yaptıkları sistem kendi genetik kodlarına çok uygun olduğuna göre biz buna kendimizi nasıl adapte edeceğiz? Yani nasıl birlikte yemek yediğimiz zaman Alman usulü ödeyecek, nasıl akşam belli saatten sonra arkadaşımızı arayamayacak, nasıl ihtiraslarımız uğrunda birbirimizin gözünü çıkaracak, nasıl gittikçe yalnızlaşacağız? Ya da gerçekten sisteme entegre olabilmenin yolu bunlardan mı geçiyor? Kendimize has bir yöntem bulamaz mıyız? Hem insanlıktan çıkmadan hem de sisteme kendi değerlerimizle adapte olamaz mıyız? İşte bence burada diğer mühendislik bilimlerinden farklı olarak merkezine çoğu zaman insanı da alan ya da alması gereken endüstri mühendisliği disiplinin bu bakış açısına sahip olarak çalıştığı kurumlarda bu durumun analizini yapabilmeli bunun sebep olduğu yıkımlara çözüm bulma yolunda öneriler geliştirebilmeli. Hele ki sadece para odaklı düşünen, bunu da sadece kişiye verdiği para olarak algılayan Türk işadamı zihniyetine bunu iyice anlatmak gerekir, her ne kadar çok zor olsa da.

Aslında konumuz 600 tl maaş bir endüstri mühendisine verilir mi sorusundan çıktı ama ben daha çok bunun yaratığı sosyal durumlara değinmeye çalıştım. Çözüm önerisi olarak bir şeyler sıralamam gerekirse zaten inanmadığım ve içinde bulunmaktan hoşnut olmadığım böyle bir sistemin argümanlarını kullanarak ancak çözüm önerileri getirebileceğimin farkındayım. Bu sebeple; kendimizi geliştirelim, aranan adam olmaya çalışalım, bildiklerimizle patronları daha çok vermeye mecbur edelim tarzında öneriler getirmeyeceğim. Ne yapmak gerekiyor peki? Açıkçası bunu bende bilmiyorum. Akil insanlar, sosyologlar, bilim insanları vesaire buna kafa yoruyorlar zaten. Onları daha çok okuyup, daha çok anlayıp hayatımız şekillendirme yolunu buluruz umarım.

İstanbulda Yaşamanın Bedelleri - Sinema -


Dün dikkatimi çeken bir çok nokta oldu. Kısaca değinirsek hava çok da güzel olmamasına rağmen arabasını alanın yola koyulmaması ve AVMlerin ağzına kadar tıklım tıklım olması, dolaşırken dikkatsizlik ötürü birbirine çarpan kadınların saç saça baş başa kavga etmesi ve sinemalarda tüm filmlerin neredeyse kapalı gişe oynaması.

Ama bu yazıda değineceğimiz konu bambaşka bir konu ki bu da İstanbul'daki sinema bileti fiyatlarının Türkiye'nin en yüksek fiyatları olması.

Örnek olarak iki film alacağım ve bu filme gitmek isteyenlerin hangi şehirde hangi sinemada hafta içi ve hafta sonu ne kadar ödemek zorunda olduğunu kıyaslacağım.

Bunun için öncelikle internet üzerinden sinema bileti alabileceğimiz MyBilet'e giriyoruz.

Birinci filmimiz son zamanların en spektaküler filmi olan T. Seçim olarak da Real 3D seçersek Adana, Ankara, Antalya, Denizli, Erzurum, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Mersin ve Sakarya'da seanslar olduğunu görüyoruz.

Şimdi gelelim Real 3D Avatar izlemenin şehirlere göre fiyatlarına:

Adana - Cinebonus M1 Merkez - Hafta içi : 12 TL
Ankara - Cinebonus Arcadium, Bilkent,Gordion, Panora - Hafta içi: 13 TL
Antalya - Cinebonus Migros - Hafta içi : 12 TL
Denizli - Cinebonus Forum Çamlık - Hafta içi : 9,50 TL
Erzurum - Cinebonus Erzurum - Hafta içi: 9 TL
Eskişehir - Cinebonus Espark - Hafta içi : 11 TL
İstanbul - Cinebonus Astoria - Hafta içi : 14 TL
İstanbul - Cinebonus Capacity - Hafta içi : 15 TL
İstanbul - Cinebonus Kanyon - Hafta içi : 15,50 TL
İstanbul - Cinebonus Nautilus - Hafta içi : 15 TL
İstanbul - Cinebonus Palladium - Hafta içi : 14,50 TL
İzmir - Cinebonus Balçova - Hafta içi: 11,50 TL
Mersin - Cinebonus Forum - Hafta içi : 11 TL
Sakarya - Cinebonus Adapazarı - Hafta içi : 9 TL

İkinci olarak yeni vizyona giren Zoraki Kral'ı alalım ve birkaç ilde fiyatlara bir göz atalım:

Motorlu Taşıtlar Vergisi ve Bankaların Rekabeti


Motorlu Taşıtlar Vergisi üzerine bu yazıyı 3 Ocak 2010 dan bugüne kadar yazmak istiyordum; ama bir türlü fırsat bulup aklımdakileri bir metne dökememiştim. Kısmet bugüneymiş.

Bu yazının yola çıkışı aktif olarak kullandığım bankalardan Motorlu Taşıtlar Vergisi hakkında gelen kampanya smsleri ve emailleridir. Burada aslında bankaların kampanya yönetimi performanslarını da masaya yatırabiliriz ama onu sonraki günlere erteleyelim. Henüz bir araç sahibi olmayan birisi olarak beni kampanya müşterileri arasına alan sevgili bankalarıma da saygılarımı sunarım, ekonomik durumumum müsait olduğu ilk fırsatta bir otomobil alacağım efendim, ama siz hediye etseniz tadından da yenmez hani :)

Şimdi yazımızın gelişme kısmına gelelim. Eğer henüz 2010 yılı için Motorlu Taşıtlar Vergisi 1. taksidini yatırmadıysanız biliniz ki son ödeme tarihi 1 Şubat 2010 pazartesidir.

İnternet Vergi Dairesi üzerinden ne kadar vergi ödeyeceğinizi sorguladıktan sonra kredi kartınız ile ödeme yapabilirsiniz. Kredi kartı ile ödeme yapmadan önce sorgulama yapmanız zorunludur.

Yine İnternet Vergi Dairesinin bir başka menüsünden yıllık ödemeniz gereken Motorlu Taşıtlar Vergisi tutarını da hesaplayabiliyorsunuz. Tek yapmanız gereken araç tipi, araç yaşı ve motor silindir hacmini seçtikten sonra hesapla butonuna basmak.

Peki hangi banka ne gibi bir kampanya yapmış MTV ödemeleri hakkında? Kısaca YapıKredi, Denizbank ve Akbank ın kampanyalarına göz atalım.

YapıKredi Bankası Motorlu Taşıtlar Vergisi Kampanyası:

Motoru Taşıtlar Vergisi’ni Yapı Kredi Bireysel İnternet Bankacılığı’ndan ödeyen müşterilerimiz hem işlemlerini zahmetsizce halletmenin rahatlığını yaşıyor hem de navking.com’dan alınan navigasyon cihazında %40 indirimin sahibi oluyor.

Navking.com’dan indirim alabilmek için yapmanız gereken tek şey, 31 Ocak 2010 tarihine kadar www.yapikredi.com.tr Bireysel İnternet Bankacılığı’na girerek Ödemeler menüsünden Vergi Ödemeleri adımını seçmek ve Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni ödemek. Ödemenizi takip eden ikinci gün www.navking.com’dan navigasyon cihazınızı satın alabilir ve vergisini ödediğiniz aracın plakasını bildirerek Yapı Kredi İnternet Bankacılığı müşterilerine özel tanımlanan %40* indirimden yararlanabilirsiniz.


Akbank Motorlu Taşıtlar Vergisi Kampanyası:


31 Ocak tarihine kadar Motorlu Taşıtlar Vergisini Akbank Şubelerinden, İnternet Şubesi’nden veya Akbank kredi kartı ile ödeyen herkes Bosch Car Service’den ücretsiz check-up hizmeti kazanıyor.

Üstelik Motorlu Taşıtlar Vergisi ödemesini www.gelirler.gov.tr adresinden Akbank Kredi Kartı ile yapan herkese 3 taksit imkanı ile.

Denizbank Motorlu Taşıtlar Vergisi Kampanyası:

01-31 Ocak 2010 tarihleri arasında Motorlu Taşıtlar Verginizi DenizBonus ile Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesinden ödeyin 2 taksit fırsatından faydalanın.

04-31 Ocak tarihleri arasında AçıkDeniz İnternet Şubesi'nden Motorlu Taşıtlar Vergisi ödemesi yapan her 50. müşteriden biri siz olun; TEMA'dan adınıza bir ağacınız olsun!

Gelen yorum üzerine Garanti Bankası ve Finansbank'ın kampanyalarına da kısaca değiniyoruz ve detayları için linklerini paylaşıyoruz.

Garanti Bankası Motorlu Taşıtlar Vergisi Kampanyası:

1-31 Ocak tarihleri arasında Motorlu Taşıtlar Vergisi'ni İnternet Şubesi'nden ödeyen herkese SONAX İç Temizlik uygulamasında %30 indirim!

Üstelik bu uygulamayı yaptıran herkese SONAX Ozonla Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon uygulaması da ücretsiz!

MTV ödemenizi İnternet Şubesi'nden hemen yapın, aracınızda mikrop kalmasın!



Finansbank Motorlu Taşıtlar Vergisi Kampanyası:


Kampanya tarihleri arasında www.gib.gov.tr internet adresi üzerinden yapılan tüm tek çekim işlemlere Finansbank tarafından +3 taksit eklenecektir.

www.gib.gov.tr internet adresinden kredi kartı ile veya Finansbank İnternet Şubesi'nden hesaptan yapılan ödemelerde Ziebart'tan otomobiller için ozonlama yöntemi ile dezenfeksiyon hizmeti ücretsiz olarak sağlanacak olup, tüm boya koruma sistemlerinde ise liste fiyatından %30 indirim sağlanacaktır.

Herkesin ihtiyacına göre seçimi değişebilir. Nagivasyon cihazı almayı düşünüyorsanız Yapı Kredi tercihiniz olabilirken, "şu arabayı bir check upa soksam" diye düşünenlerin adresi Akbank olacaktır. Denizbank ise biraz daha çevreci açıdan olaya yaklaşmış ve her 50. müşterisine bu dünya üzerinde bir dikili ağacı olması imkanını sunmuş. Seçim sizin henüz ödemediyseniz son 3 gününüz sakın unutmayın, unutup cezalı ödemeyin.

Sonradan eklenen Garanti Bankası ve Finansbank kampanyalarını da işin içine katarsak Finansbank'ın +3 taksitin yanı sıra ücretsiz dezenfeksiyon hizmeti ve boya koruma sistemlerinden %30 indirim kampanyası gerçekten çok avantajlı duruyor. Ama seçim sizin ve tekrar hatırlatalım ödeme yapmak için 2 gününüz kaldı.

Türkiye'de Mühendis Olmak


Kriz günlüklerine ilk başladığımız zamanlarda ekip üyelerimizden Jsa "Neden Mühendis Oldum Ki?" başlıklı bir yazı yazmıştı.

Bugün ben o yazının bir nevi devamı olacak şekilde Türkiye'de mühendis olmayı bir konu üzerinden anlatmaya, durum değerlendirmesi yapmaya çalışacağım.

Konumuzun kaynağı Taraf Gazetesinden Süleyman Yaşar'ın 20.01.2010 Çarşamba günü kaleme aldığı "Altıyüz liraya 326 mühendis" başlıklı yazısıdır. Süleyman Bey'in yazısının ilk 2 paragfrafını olduğu gibi kopyala / yapıştır yapmak istiyorum:

"Fıratpen, 1972 yılından beri plastik inşaat malzemesi üretiyor. Sektörünün lideri. Aynı zamanda sektöründe ihracat liderliğini de sürdürüyor. Türkiye’nin 500 büyük sanayi firması arasında 46. sırada yer alıyor ve fabrikasında 1500 kişi çalışıyor.

Fıratpen’in yönetim kurulu başkanı Nevzat Demir, dün, “Altı yüz lira maaşla beş tane endüstri mühendisini işe almak için ilan verdik, 326 endüstri mühendisi başvurdu” dedi. Demir, beklemedikleri bu aşırı iş başvurusunun nedenini kur politikasına bağlıyor. İzlenen kur politikasının işsizliği arttırdığını ileri sürüyor. Çünkü aşırı değerli Türk parasıyla ihracat yapmanın zor olduğunu belirtiyor."


Yazıdaki detayların doğruluk payı nedir bilemiyorum, Süleyman Bey'e mail atarak sordum ama henüz bir geri dönüş alamadım. Burada ilk etapta sorgulanması gereken nokta Fıratpen'in bu ilanı hangi tarihte, hangi platformda ve hangi detaylarda verdiği olmalı. Bu güne kadar mühendis seviyesinde bir pozisyon için ilanda maaş detayı veren bir firma gözüme çarpmadı. Acaba Fıratpen ilanında bu pozisyonda çalışacak için 600 TL maaş belirlendiğini ilanda yazdı mı?

Son açıklanan asgari ücret rakamlarına göre 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren 16 yaşından büyükler için net 576,57 TL olan asgari ücretin sadece 23,43 TL daha fazlasını 4 yıl mühendislik fakültesinin sıralarında dirsek çürütmüş, kim bilir ne zorluklarla mezun olmuş insanlara teklif ediyor olmak...Düşününce işin içinden çıkamıyorum açıkçası...Zira 326 kişi pozisyonun detaylarını bilmeden de başvurmuş olsalar eninde sonunda Fıratpen bu pozisyonları doldurduysa aldıkları insanlar endüstri mühendisi ve verdikleri aylık ücret ise 600 TL olacak...

İstanbul gibi bir yerde 600 TL kazanarak ay sonunu görebilmeniz için mutlaka ve mutlaka ailenizle yaşıyor olmanız gerekir, veya benim henüz bilmediğim farklı sihirbazlıklar yapmalısınız.

Bu haberi bir arkadaşımız, üniversiteden sınıf arkadaşlarımızın olduğu posta grubunda paylaştı ve yorumlar gelmeye başladı. Kimisi sömürücülük dedi, kimisi vicdansızlık; kimisi ise adamlar haklı dedi. Serbest piyasa ekonomisinde her şey arz talep dengesine göre gelişir dediler. Piyasada bu kadar çok endüstri mühendisi varken bu kadar az iş olursa bu gibi olayları sıklıkla duyarız yorumları geldi. Düşününce her iki taraf da kendine göre haklı. Evet bana göre bunun adı vicdansızlık siz nasıl olurda mühendislik fakültesi diploması olan birisine asgari ücret gibi bir maaş teklif edebilirsiniz? Ama gerçek şu ki sen çalışmazsan senin yerine düşünmeden kabul edecek onlarca, belki yüzlerce insan var...

Ufak bir araştırmadan sonra ulaştığım bir kaynağa göre örgün eğitimin yanı sıra bir de uzaktan eğitimle endüstri mühendisliği programları açılmış ve 2009 ÖSYM verilerine göre 2 si uzaktan 110 u örgün eğitim olmak üzere 112 endüstri mühendisliği programı mevcutmuş. Örgün eğitim programlarının toplam kontenjanı 4.192 iken bu kontenjanların 3.648 i dolmuş ve %13 ü açık kalmıştır. Üniversiteye endüstri mühendisi olmak için giren bu 3.648 inin yarısının 4 sene sonra mezun olacağını düşünürsek 4 sene sonra piyasada 1.824 tane daha genc endüstri mühendisi adayı olacak. Acaba bu insanlara yönelik toplam iş imkanı ne olur diye bir düşünelim.

Devlet kpss ile alım yapsa tüm kurumların endüstri mühendisliğe ayıracakları kontenjan toplamının 100 ü bile bulamayacağını düşünüyorum. Bu konu hakkında daha önce yazdığım KPSS 2009 / 3 Atamaları yazısına göz atabilirsiniz. Özel sektörde en büyük istihdamı bankalar yapacaktır tahminen burada da taş çatlasın 200 tane endüstri mühendisi alsınlar. Özel sektördeki diğer şirketlerin de 200 yeni endüstri mühendisine ihtiyacı olduğunu varsayarsak toplamda 500 yeni endüstri mühendisine 4 sene sonra ihtiyaç duyulacak diyebiliriz.

Hadi biraz daha pozitif düşünelim ve bu rakamı 2 katına çıkaralım. 1.824 kişiyi mezun ettik ama 1.000 tanesini işe sokabildik. Geriye kalan 824 kişiye ne olacak? Bu insanlar 4 sene boyunca işsiz gezmek için mi okudular? Veya işsiz gezmemek için asgari ücret sınırında maaşlara mı çalışmak zorundalar?

Maalesef bugünkü tablo bu, ileride bizi nelerin beklediği konusunda ise çok da iyimser fikirler yok. Dilerim tüm meslekdaşlarım iş konusunda şanslı olurlar ve bir gün Türkiye'nin büyük firmaları olarak lanse edilen firmalar asgari ücrete çalıştıracak mühendis bulamayacak duruma gelirler.



Kaynaklar:
1. Taraf Gazetesi
2. MuhasebeTR
3. Türk Endüstri Mühendisleri Grubu